Köpeklerde Kanlı İshal Canine Parvo Virus (cpv)
Köpeklerde kanlı ishal: Canin parvovirüs (CPV) enfeksiyonu, köpekleri etkileyen yüksek derecede bulaşıcı bir viral hastalıktır. Canin parvovirüs (CPV) zarfsız, tek sarmallı DNA virüsüdür. Virüs sıcaklık ve pH’daki değişikliklerin yanı sıra, yaygın olarak kullanılan deterjanlara ve dezenfektanlara karşı da dirençlidir. Enfeksiyon her yaşta ortaya çıkabildiği gibi genellikle 6 ila 20 haftalık yavrularda, aşılanmamış veya eksik aşılanmış köpeklerde duyarlılık söz konusudur. Rottweiler, Doberman Pinschers, Amerikan PitBull Terrierleri, English Springer Spaniels ve Alman Çoban köpekleri ise duyarlılığı yüksek risk grubundadır.

CPV enfeksiyonun Bağırsak formu ve Kardiyak formu olmak üzere iki formu bulunmaktadır. Bağırsak formu Parvovirüsün en sık görülen ve ishal, iştah azalması, kusma ve kilo kaybı ile ayırt edilen formudur. Daha az yaygın olan formu, fetüslerin ve çok küçük yavru köpeklerin kalp kaslarına yerleşen ve sıklıkla ölüme yol açan kardiyak formudur. Köpek parvovirüs enfeksiyonlarının görülme sıklığı genç yavru köpeklerde erken aşılama ile radikal olarak azaltılmıştır.
Hastalık son derece bulaşıcıdır. Enfekte hayvan dışkılarıyla doğrudan veya dolaylı temas yoluyla köpekten köpeğe yayılır. CPV bulaştığı yerde 5-6 ay süre ile canlı kalabilmektedir. Bu bakımdan köpeğin kullandığı, temas ettiği mama kabı, suluk, giysi ya da herhangi bir madde üzerinde virüs uzun süre canlı kalabilir.
CPV fizik muayene, biyokimyasal testler ve dışkıdan bakılan parvovirüs için özel bir test ile teşhis edilir. İdrar analizi, abdominal radyografiler ve abdominal ultrasonlar da bakılabilir. Lökosit seviyelerinde ki değişiklikler ve dehidrasyonun özellikle kanlı dışkı ile seyretmesi, CPV enfeksiyonunun göstergesidir. CPV enfeksiyonu, klinik bulguları gösteren, özellikle barınakta veya köpek çiftliklerinde yaşayan veya yeni sahiplenilmiş genç, aşılanmamış veya eksik aşılanmış her köpekte şüphelenilmelidir. Enfeksiyonun Teşhisini kolaylaştırmak için dışkıdaki antijeni saptayan özel serolojik testler yaygın olarak kullanılmaktadır. Klinik bulgu gösteren tüm hayvanlar hemen test edilmelidir ve sonucunda enfektif olan hayvanlar için uygun karantina prosedürleri uygulanmalıdır.
CPV enterit tedavisinin ana hedefleri, sıvı, elektrolit ve metabolik kayıpların restorasyonu ve sekonder bakteriyel enfeksiyonun önlenmesidir. Önemli ölçüde kusma olmaması durumunda, oral elektrolit çözeltileri önerilebilir. Etkin tedavi için dehidrasyonun giderilmesi, devam eden sıvı kayıplarının yerine koyulması ve idame sıvısı ihtiyaçlarını sağlamak gerekir. Köpekler, hipokalemi ve hipoglisemi gelişimi için takip edilmelidir.
Aminoglikozid antibiyotikleri, dehidrasyon düzeltilinceye ve sıvı dengesi kurulana kadar uygulanmamalıdır. İkinci veya üçüncü kuşak sefalosporinler de (örneğin, sefoksitin, seftazidim, sefovezin, diğerleri), gram-pozitif ve gram-negatif bakterilere karşı nispeten daha geniş olan spektrumları sebebiyle düşünülebilir.
CPV’yi koruma ve kontrol altına almak için 6-8, 10-12 ve 14-16 haftalık yaşlarında modifiye edilmiş bir canlı aşı ile aşılama önerilir ve ardından 1 yılda bir ve daha sonra her 3 yılda bir uygulanan bir doz önerilir. 6-8 haftalıktan küçük yavrulara, gebe köpeklere veya kolostrum alamamış yavrulara, CPV’nin miyokardiyal veya serebellar hücrelere olası bir zararı nedeniyle modifiye edilmiş canlı aşılar yerine inaktive aşılar kullanılmalıdır.
Maternal CPV antikorlarının varlığının <8-10 haftadan küçük köpeklerde aşılamanın etkinliğini azaltabileceği öne sürülmüştür. Ancak, güncel modifiye canlı CPV aşıları, müdahale eden maternal antikorun düşük seviyelerde varlığında yavruları enfeksiyona karşı koruyacak kadar immünojeniktir.
Sizlerde acil durumlar için 7/24 açık veteriner kliniğimizi arayarak bilgi alabilirsiniz.